25 Nisan 2018 Çarşamba

Çocuk ve oyun üzerine... 

Sosyal hizmetler uzmanı ve aynı zamanda çocuk gelişimi öğrencisi Merve Karakaş ile oyun ve çocuk üzerine konuştuk.
















-Merhaba Merve Hanım, oyun ve çocuk üzerine konuşmaya başlamadan önce kendinizi bize kısaca anlatır mısınız?

Merhaba, İstanbul Üniversitesi Sosyal Hizmetler bölümünü bitirdikten sonra daha çok çocuk gelişimine yönelmek istediğim için Atatürk Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümünü okumaya başladım. Bir anaokulunda yardımcı öğretmen olarak çalışırken aynı zamanda çocuk bakımı üzerine yoğunlaşıp bu alanda eğitim almaya başladım.

-Peki sizce çocuğun toplumda ki yeri ve önemi nedir?

Çocuğun aile içinde olduğu gibi toplum hayatında da yeri çok büyüktür. Her yönden iyi yetiştirilmiş çocuklar geleceğin güvencesi olacak ve Türk toplumunun kalkınmasında önemli etkileri olacaktır.
Bu yüzden çocukların her birine gereken önem verilmeli ve onları geleceğin bir büyüğü olarak kabul etmeliyiz. Onların çocukluk çağlarını en huzurlu şekilde geçirmeleri için elimizden geleni yapmalıyız. Yani çocukluklarını çocuk gibi geçirmelerini sağlamalıyız.

- 'Çocukluklarını çocuk gibi geçirmelerini sağlamalıyız' cümlesini biraz açar mısınız?

Yani çocuğu kaldıramayacağı sorumluluklardan uzak tutup yaşlarının gerektirdiği şekilde yaşamalarını sağlamalıyız.En önemlisi oyun oynamalarını sağlamalıyız.

-Oyun nedir? Çocuğun oyun oynaması neden önemlidir?

Oyun,içten gelen enerjinin doğru yolla boşaltılmasıdır. Güdüsel olduğunu söyleyebiliriz. Çocuğa mutluluk ve rahatlık verir. Çünkü oyun gerçek yaşam kurallarını içermez,gerçekten bir yönüyle bağımsızken bir yönüyle hayata hazırlar,kendi kuralları vardır.

-Eğitimde oyunun yeri ve önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Oyun, çocukları pasif durumdan aktif duruma geçirdiği için en önemli öğrenme ve öğretme tekniğidir. Çocuk oyun oynarken yaparak ve yaşayarak öğrenir. Dokunur, görür, koklar, dinler, tadına bakar ve hisseder. Bütün duyuları aktif halde olduğundan algısı da açık olur ve çok daha çabuk ve kalıcı bir öğrenme gerçekleştirir.

-Peki okul öncesi eğitim kurumlarında oyuna ne derece önem veriliyor ve nasıl olması gerekiyor?

Ülkemizde okul öncesinde çocukların gönderildiği çok çeşitli kurumlar var. Oyuna ne derece önem verildiği de kurumdan kuruma çok büyük farklılık gösteriyor maalesef. Ama olması gereken oyun ile eğitimin harmanlanarak yani oyunu da çocuğu geliştirecek olan eğitimi de aksatmadan çocuğa sunulmasıdır.

-Her çocuğun zeka seviyesinin, algılama kabiliyetinin farklı olduğunu düşünürsek verilen eğitimin nasıl olması gerektiğini söyleyebilirsiniz?

Evet dediğiniz gibi her çocuk farklıdır ve özeldir. Onları sıradanlaştırmadan farklılıklarına yönelik etkinlikler planlamak okul öncesi eğitim kurumlarının esas görevidir. Bu etkinlikleri hazırlarken öyle bir yol bulunmalı ki çocuk hem eğlenmeli hem merakını gidermeli hem de enerjisini doğru bir yolla boşaltabilmeli.














-Milenyum çağı çocukları yetişiyor ve bilgisayar oyunlarının çocuklar üzerindeki etkisi çok tartışılan bir konu. Bilgisayar oyunlarının yararları ve zararlarını düşünecek olursak hangisi daha ağır basar?

Ne yazık ki bu meseleye kendi açımdan baktığımda yararlarından bahsedemiyorum. Çocuğun yalnız başına oyun oynamayı öğrendiğini söyleyerek bunun yararlı olduğunu savunan düşünceler mevcuttur. Fakat çocuk belli bir yaşa kadar yanında oyun arkadaşı aramaz. Bir süre geçtikten sonra paralel oyun dönemine geçer ve yanında bir çocuk oyun oynarken o da oyun oynar. Çocuğun yalnızken ve yanında arkadaşı varken oyun oynamayı öğrenme süreci bu şekildedir. Bu yüzden bilgisayar oyunlarının yalnız başına oyun oynamayı öğrettiğini savunamayız. Bilgisayar ile fazla zaman geçirdiklerinde arkadaşlarından ve sosyal ortamdan uzaklaşmaları sonucu çocukların sosyal gelişimlerinin zarar gördüğünü söyleyebilirim. Yalnız maalesef biliyoruz ki bilgisayar oyunu oynamayan çocuk bu çağda neredeyse yok...

-Evet çağ bunu gerektiriyor bir yerden sonra. Başta çocuğunu teknolojiden sakınan ebeveynler daha sonra bunun önüne geçemeyip kontrollü de olsa teknolojiyle buluşturmak zorunda kalıyor çocuklarını.

Evet çok doğru. Bu yüzden ortak bir nokta bulunmalı diye düşünüyorum. Ebeveyne oldukça önemli bir görev düşüyor. Ama bana göre ebeveyn zaman yönetimini sağlamak konusunda iradeli olabiliyorsa hiçbir sıkıntı yoktur.Eğer bu irade sağlanmazsa ergenlik döneminde bu konu teknoloji bağımlılığına doğru yol alır.

-Öyleyse ebeveynlerin bu konuda hassasiyet göstermelerini ümit ediyorum. Bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim Merve Hanım.

Ben teşekkür ederim.


21 Mart 2018 Çarşamba

Zihinsel engelli kadına tecavüz eden beş kişi beraat etti!

Kadına şiddet ve tecavüzün neredeyse her gün okuduğumuz haber konuları arasına girdiği bu dönem de sosyal medya şimdi de zihinsel engelli 22 yaşında ki Sinem Şahin’e tecavüz eden 5 kişinin beraat etmesi skandalıyla karşı karşıya.

















Tecavüz, zeka geriliği ve %50 zihinsel engeli olan Sinem Şahin’in hamile kaldığının annesi tarafından farkedilmesiyle ortaya çıktı. Şahin’in 16 haftalık hamileliği sonlandırılırken ailesiyse bir şoku da mahkeme kararıyla yaşadı. Mahkeme heyeti Sinem Şahin’in ‘BAĞIRMAMASINI’ gerekçe göstererek 5 sanığın beraat hükmü giymesine karar verdi ve bir kez daha pes dedirtti. Skandal karar sonrası sosyal medyada #SinemeSessizKalma ve #SinemİçinBağırıyoruz etiketleriyle kampanya başlatıldı. Kampanya kısa sürede sosyal medya gündemine oturdu.

Karar sonrası açıklama yapan CHP İstanbul Milletvekili Gülay Yedekçi’de 5 sanığın tecavüz etmiş olduğu ortadayken beraat etmiş olmalarını kabul etmediğini belirtti ve herkese bu konuda dayanışma çağrısı yaptı.












Ayşe Arman’ın Sinem Şahin’in avukatı Tuğçe Alper Kurt ile yaptığı “Gerekçe:’Bağırsaydı cinsel saldırı olacaktı!’ Ama BAĞIRMAMIŞ” başlıklı röportajın ilgili kısmı şu şekilde:

-Müvekkiliniz Sinem’in yaşadığı felaket nedir?
Sinem Şahin, herkes tarafından zihinsel engelli olduğu bilinen biri. Aynı mahallede yaşayan beş erkek tarafından cinsel istismara uğradı. Bu cinsel saldırılardan birinin sonucunda gebe kaldı. Gebeliğini bile,kendisi değil,annesi fark etti. Adli mercilerce sonlandırıldı. Sanıklardan şikayetçi oldu. Ama mahkeme bu sanıkları serbest bıraktı!

-Ben doğru mu anlıyorum: Sinem 22 yaşında ama zeka yaşı 11-12...
Evet 

-Ve beş erkek ona cinsel istismarda bulunuyor. Tecavüz ediyor yani! Onların kim olduğu da biliniyor. Ama ceza alan yok. Beşi de serbest...
Doğru,olan bu!

-Peki nasıl olabiliyor böyle bir şey?
Adli Tıp’ın vermiş olduğu rapor var, “Maruz kaldığı eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilir” diye. Hal böyle olunca da, mahkeme reşit, normal birey kabul etti Sinem’i...

-İyi de, siz yüzde 50 engelli diyorsunuz?
Evet. Zihinsel engeli oldukça ciddi durumda. 5 dakika bile konuşsanız,hemen anlayabilirsiniz. Yeğenleriyle oturup evcilik oynayan bir çocuktan bahsediyoruz. Bu arada dosyada, Adli Tıp raporları dışında Sinem’in 3 farklı raporu daha var. Üçünde de, ‘ruhen kendini savunamayacağı’ belirtilmiş. Yani ‘maruz kaldığı eylemi anlayamaz’ deniyor.

-Ya hamilelik? O nasıl ortaya çıkıyor?
Annesi, adet olmadığını fark ediyor ve soruyor. Sinem de, “Evet,olmuyorum” diyor. Hastahaneye gidiyorlar ve orada ortaya çıkıyor ki, hamile. Sinem, olan biteni annesi babasına değil ablasına anlatıyor. “Benimle zorla birlikte oldular” diyor.

-Peki Sinem’in rızası söz konusu olabilir mi?
Rızası olduğunu düşünmek güç. Çünkü eylemin idrakı ve sonucuyla ilgili fikri olmadığı o kadar belli ki. İdrak edebilse,buna aklı eren bir genç kadın olsa,zaten önlemini alabilir ve gebe kalmazdı diye düşünüyorum.

-“Zihinsel engelli birinin rızası” söz konusu mu? 
Hayır. Kendisine vasi atanan birinin rızası, hukuken geçerli bir rıza değildir, olamaz! Zaten Medeni Kanun’umuz, bu kişiler kendi başlarına eylem ve iştiraklerde bulunmasın, hukuken sorumluluk altına
girmesinler diye vasi atamasını gerekli görür. Sinem’in vasisi, mahkeme kararıyla annesi olarak tayin edildi...

-Doktora muayeneye götürüldüğünde gebeliği kaç haftalıkmış?
16 haftalık.

-Dava dosyasında, Sinem, tek tek, kimin ona ne yaptığını anlatıyor. Hep, “Rızam yoktu, benimle zorla birlikte oldu” diyor. Peki bunun adı cinsel saldırı değil mi? 
Evet öyle. Cinsel saldırı ya da toplumdaki bilinen adıyla tecavüz...

-Peki sanıklar neden ceza almıyor?
Mahkeme Sinem’e bağırıp bağırmadığını, kurtulmak için bir şey yapıp yapmadığını sorduğunda,
Sinem bağırmadığını söyledi. Neden bağırmadığı sorulduğunda da, “Bilmiyorum” dedi ve tüm bunları oldukça safça söyledi. Sinem’in bağırmayışı, ‘rızayla cinsel ilişki’ gibi bir kisveye sokularak, ‘bağırsaydı, cinsel saldırı diyecektik ama bağırmamış’ gibi mantık dışı bir gerekçeyle sanıklara beraaat hükmü verildi...

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın...